Piyasalarda Bahar Havası Nereye Kadar?
Dünya ve Türkiye geçtiğimiz yılda mevcut sorunları görmezden gelerek dolaşımdaki para bolluğunun tadını doyasıya çıkardı. Meşhur bir masal kahramanı gibi davranarak geçirdiğimiz 2017’yi tüketip 2018’i karşıladığımız şu günlerde geçtiğimiz yıldan bu yıla devrilen yeni sorunlarla karşı karşıya kalmaya hazırlanıyoruz. Bu sorunları ve ardından gelecek beklentileri ele almak, mevcut resmi görmek adına önem arzediyor.
Gelişen Ülkelerdeki Risk İştahı Devam Edecek mi?
2008 krizi ve artçılarından sonra, ABD rotayı düzeltmeye başlayıp sıfıra kadar indirdiği faizleri yavaş yavaş artırmaya başladı. Ve Dünya geneline yaydığı dolarlarını geri çağırıyor. Bu durum “Büyük Ekonomik Döngü” dediğimiz bir senaryonun aslında bir parçası. Büyük ekonomiler ve Merkez bankaları bu döngüyü kazasız belasız yani krizsiz atlatabilmek için büyük çaba sarf ediyorlar. Ellerindeki faiz, para basma, tahvil çıkarma gibi iktisadi silahlarla süreci yönetmeye çalışıyorlar. Ekonomilerini durgunluktan çıkararak rayına sokmaya çalışan ABD ve AB, enflasyonu hafif canlandırabilirse, faiz artırımlarına hız verecek. Bu ne demek? Dünyadaki risk iştahının azalması ve hatta tersine dönmesi demek. Ezcümle eğer Büyük ekonomilerin toparlanma çabaları uzarsa balon büyümeye devam edecek. Bu yüzden faizlerin artması, paranın gelişmekte olan ülkelerden çıkması, yani risk iştahının azalması ve borsalarda büyük bir düzeltme olması pahasına küresel bir kriz çıkmadan toparlanmanın tamamlanmasını ve küresel ekonominin rayına girmesini diliyoruz. Bu realizasyonu ilk çeyrekten sonra yavaş yavaş beklemek gerekiyor.
Yüksek Likidite Düşük Faiz Dönemi daha ne kadar devam edebilir?
Amerika’da Trump’ın en büyük seçim kozu olan Vergi Reformunun yasalaşmasından sonra Dolar ve faizler üzerinde orta vadeli beklentiler oluşmaya başladı. Olası etkileri henüz çok fazla tartışılmayan bu reform sonrası ABD, global sermayeye açık bir davet verirken, dışarıda dolaşan Amerikan sermayesine de ülkene geri dön çağrısı yapmış oluyor. Bu durumun ABD faizlerinde ve Dolar talebinde yukarı yönlü bir etki yaratacağını tahmin edersiniz. ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin orta vadeli yukarı trendine başladığı grafik üzerinde de görülüyor. Ancak bu görünümün Dolar endeksinde şimdilik etkisini göremiyoruz. Aşağı trend içindeki dolar endeksini takip etmekte fayda var. Zira düşmekte olan doların eninde sonunda yükseliş patikasına girmesi beklenmelidir. Bunun sonucu, hali hazırda yükselmekte olan, başta altın olmak üzere metallerin, emtiaların ve borsa endekslerinin aşağı dönmesi gibi görünüyor.
Dünyada Ekonomik Kriz Beklentisi Var Mı?
Büyük iktisatçıların bir kısmı, bu yıl Dünya’da ekonomik bir krizin çıkması hususunda ara sıra makaleler yayınlıyor. Bu tezin en büyük dayanağı büyük Merkez bankalarının, FED, ECB ve BOJ vs. bir türlü durgunluğu aşamamaları ve bunu yapmak için likidite silahını kullanmaya devam etmeleridir. Bu da bizi borsalar üzerinde bir balon oluşması gerçeği ile karşı karşıya bırakıyor. Tüm borsalarda adeta bir fiestaya dönüşen rekorlar, yukarıda da belirttiğimiz Merkez bankalarının enjekte ettiği para bolluğundan kaynaklanıyor. Avrupa ve Japonya henüz faiz artırımının adını bile anmaktan kaçınıyor. Faiz artırmaları demek ısınan ekonomileri ve sermaye piyasalarını soğutmak anlamına gelecek. Halbuki ısınan ekonomileri değil, sadece sermaye piyasaları. Kısacası durgunluktan çıkamıyorlar. Peki, bu durum sürdürülebilir mi? Elbetteki hayır. Bu balon patladığında adeta helyum gazının alev alması gibi bir çok ülke yanar. Şimdi borsalardaki balona bir de Bitcoin balonu eklendi. İşte iktisatçıların korkusu bu.
Bitcoin’deki Çılgınlık Krize Dönüşür mü?
Kripto Para için, gelecekte Dünya’da, belki de tek bir para birimi kullanılmasını sağlayacak, devrim niteliğinde bir buluş diyebiliriz. Ancak toplumsal bir çılgınlık haline gelen alım satımlardan doğan kazançların geleceği ne kadar parlak? Son dönemde anlam verilemeyen çıkışlar yaşanan bu değerlerde de büyük balonlar oluşmaya başladı. Aslında balon dediğimiz kavram, fiyatı kestirilebilen bir metanın fiyatlarında, olması gerekenin aşırı üzerinde fiyatların oluşmasıdır. Ancak burada bir değer de söz konusu değil. Balon olarak nitelenebilecek unsur Buying Climax, yani aşırı alım paniğidir. İşte söz konusu kazançlar bu alım paniğinden besleniyor. Fiyatlar yükseldiği için yükseliyor. Hiçbir yasal düzenlemesi ve temel dayanağı olmayan bu sanal paraların devletlerin kontrolünde olan, karşılığı yine merkez bankalarının garantörlüğündeki bir dijital para haline dönüşmesi halinde,yüksek fiyatlardan maliyetlenmiş olanlar büyük zararlar görebilir. Sadece “yükselecek” beklentisinin altı ne kadar dolu olabilir?
Mevcut durumda Altın fiyatlarında bile baskı meydana getiren bu oluşumdaki sert düşüşlerin finansal piyasalarda da mutlaka etkisi olacaktır. Şu an birçok ülke, kripto paralar ile ya mücadele ediyor, vergilendirmeye çalışıyor ya da sistemin içine nasıl dahil edeceğini bulmaya çalışıyor. 2018 yılında para birimlerindeki hızlı yükseliş ve bazı balonların patlaması kadar, devletlerin artık bu konuda somut adımlarını da göreceğiz. Rusya, Altın destekli ve devlet onaylı yeni bir kripto para çıkaracağını açıkladı bile. Bir takım yasaklama ve düzenlemeler sonucu fiyatlarda mutlaka bir çakılma olacak. Umarız iniş, Rusya’dakine benzer ihraç ve önlemlerle yumuşak olur.
Ortadoğu’daki Çatışmaların Yayılma RiskiVar mı?
Kudüs’ün ABD tarafından İsrail’in başkenti olarak ilan edilmesinin ardından bölgede tansiyon ilk başta yükseldi ancak Türkiye’nin tasarısının BM konseyinde kabulü şimdilik suların durulmasını sağladı. Sorun soğumaya bırakılmış görünüyor. Başka bir çatışma alanı da İran’ın arkasında olduğu Yemen ve Suudi Arabistan arasındaki sorunlardır. İran Ortadoğu’da mezhepçi ve muhafazakar politikaları ile ABD ve İsrail’in ilgi alanına girmeye devam ediyor. Son toplumsal olaylarda ABD’nin açık açık parmağının olduğunu açıklaması, İran ile ilgili fitilin ateşlendiğinin bir göstergesidir. Burada İran’a karşı yapılacak bir harekâtın Rusya’nın rızası dışında olması çok zor bir ihtimal. Dolayısıyla Rusya bu işin dışında kalamayacak kadar içinde. Petrol ve Altın fiyatlarının yukarıda saydığımız nedenlerle yükseliş trendinde kalması sorunun piyasa ve ekonomiler üzerindeki etkisini gösteriyor.
Burada en büyük sorun aslında ABD’nin Ortadoğu üzerinde daha önce kaybettiği otoritesini kazanmaya çalışmasıdır. Suudiler üzerinden bölgeye ayar vermeye çalışıyor. Şu sıralar Suudilerin son Kudüs ve İsrail tavrından sonra Bölge ülkeleri arasındaki yeri düşünüldüğünde, işi hiç de kolay değil. Yemen, Katar ve şimdi İran ile restleşme noktasına gelen gerginlik daha da artacağa benziyor. İran konusunu daha fazla göz önünde tutmaya devam edeceğiz.
Ocak ayı sonunda Soçi’de gerçekleştirilecek olan Suriye Ulusal Kongresi’nin yansımaları da yine bizlerin takibinde yer almaya devam edecek. Masada yer almamız önemli ancak işimiz kolay değil. Zira Afrin meselesi bizim için gündemde kalmaya devam ediyor. Hem Rusya hem de ABD ile bizi karşı karşıya getirebilecek bir durumla yüzleşebiliriz.
Döviz Kurları Yeniden Yükselişe geçer mi?
Ülkemizde 2013 yılından beri döviz sepeti bazında bir artış trendi var. Bunun ilk başlarda dolar endeksindeki artışa bağlanması mümkündü. Ancak döviz sepetindeki artışın son yıllarda parite hareketlerinden bağımsız bir hale gelmesi, jeopolitik risk ve harici politik ilişkilerimizden kaynaklanıyor. ABD ve AB ile ilişkilerin daha da kötüye gitmesi endişeleri, Ortadoğu’da takındığımız agresif politikalar ve Rusya-İran-Çin eksenine yaklaşan çizgimiz spekülatif atakların artmasına neden oluyor. Türkiye’den çıkan belirgin bir kaynak söz konusu değilken bu şekilde bir döviz artışı görünümü, daha çok içeriden yapılan döviz alımlarına bağlanmalıdır. Nitekim Yurt içi yerleşiklerin açtığı Döviz tevdiat hesapları (DTH) artık dövizin artışındaki birincil neden olarak görülüyor.
Yıllar önce alıştığımız, doları bir yatırım aracı gibi görme durumu,yani halkın dolarize olma hali yeniden yaşanıyor. Hulasa, halkın döviz aşkındaki depreşme yeniden başladı. Bunun tersine dönmesi için öncelikle dış ilişkilerdeki normalleşmenin başlaması gerekiyor. Şimdilerde Avrupa Birliği’nden iyimser açıklamalar gelmeye başladı. Türkiye ile ilişkilerin yeniden tesisine yönelik açıklamaların Almanya ile başlaması bence çok önemli. Türkiye’den, gelen bu ılımlı mesajlara karşılık verilmesi de olumlu. Son birkaç yıldır yaşanan sorunlara rağmen Türkiye gibi bir ortak ile daha kötüye gitmek istemeyen ABD’yi de göz ardı etmemeliyiz.
Trump’ın Kudüs garabetinden sonra Türkiye’nin öncülük ettiği tasarının BM’de ABD’nin tüm tehditlerine rağmen geçmesi ilişkilerde şimdilik bir kırılma yaşatmadı. Hatta bu oylamadan sonra Vize krizinin tamamen çözülmesi, ilişkilerin daha da kopmasından tek çekinen ülkenin Türkiye olmadığını gösteriyor.
Zarrab Davası olarak bilinen ancak daha sonra Hakan Atilla davasına dönüşen ABD’deki hukuki süreç, ilişkilerin normalleşmesi açısından son derece önemli. Hakan Atilla’ya isnat edilen suçların beşinden suçlu bulunup birinden aklanması, şimdi gözlerin Dava hakimine çevrilmesine neden oldu. Buradan mutlaka ceza çıkacak ama sonrasında Halkbank veya ilgi kurulan diğer bankalara dava açılıp açılmayacağı önem kazanacak. Gelen haberler bu hususun korkulduğu gibi sonuçlanmayacağı hatta ABD, özellikle FETÖ’nün iadesi için ısrar eden Türkiye’yi bu dava ile baskı altında tuttuğu yönünde. Bu davadan sonra eğer bankalara dava açılırsa, her ne kadar Türkiye çıkacak cezayı tanımıyoruz dese de piyasalarda kısa süreli bir türbülans yaratacaktır. Nisan ayında açıklanacak ceza miktarı sorunun o tarihe kadar ötelendiği anlamına geliyor. Fiyatlamalara söz konusu beklentilerin çoğunun girmiş olduğunu da göz ardı etmemek gerekiyor.
Bu arada Güney Afrika gerçeği dikkatlerden kaçmamalı. Politik akışın gelecek dönem içerisinde zayıflayacağı ve olumluya döneceği beklentisiyle Güney Afrika randı son bir ay içerisinde Amerikan dolarına karşı yüzde 10’u aşan değer kazanımı sergiledi. Aynı dönemde TL’nin performansı, benzer bir hikâye sergilemesine ve yüksek korelasyona rağmen yarısı kadar oldu. Burada TL’nin bir miktar daha değerleneceği, sonrasında ise yukarıda saydığımız risklerin en önemlisi olan Dış ilişkilere bağlı olarak bir gidişat belirleyeceğini değerlendirmek gerekiyor.
Sonuç;
Yukarıda bahsettiğimiz risklerin törpülenmesi halinde kurlarda sepet bazında bir gerileme beklemek, yeni para girişi ile tahvil piyasalarında faizlerin gerilemesi ve Gelişmekte olan ülkelere nazaran % 25-30 civarında ucuz kalan Borsamızın yeni rekorlara gitmesi mümkün görünüyor. Ancak bunun 1-2 aylık bir süreç içinde tamamlanması muhtemel bir süreç olabileceği ve piyasaların ardından bir dinlenme sürecine gitmesi olasılık dahilindedir. Bu yıl daha yavaş bir borsa ve daha temkinli bir döviz piyasası muhtemel görünüyor. Olası pozitif gelişmeler enflasyonun gerilemesi, istihdamın yeniden artmasını sağlayacak bir süreci başlatacaktır.
Eyüp Polat
Finansal Piyasalar ve Risk Yönetimi Danışmanı
YASAL UYARI; Burada yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Burada yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan halka açık kaynaklardan elde edilmiş olup bu kaynaklardaki bilgilerin hata ve eksikliğinden ve ticari amaçlı işlemlerde kullanılmasından doğabilecek zararlardan hiçbir şekilde sorumluluk kabul edilmemektedir.